Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kahire ziyareti dönüşünde TVNET Ekonomi Şefi Semra Karabaş’ın da aralarında olduğu gazetecilerin sorularını cevapladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İnsani yardımların Gazze’ye ulaştırılması ile ilgili bazı olumlu gelişmeler söz konusu. Bu gelişmeleri özellikle Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Abdulfettah es-Sisi ile de görüştük. İsrail’i bu konuda sıkıştırmaya devam edeceklerini söylediler. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da gerekli görüşmelerini sürdürüyor. Bizler de ağırlıklı olarak gerek Sayın Sisi’yle gerek Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’le görüşmeler yapacağız. Amerika Birleşik Devletleri yetkilileri de bu konuda İsrail’e baskı yapmaya devam edeceklerini söylüyorlar. Gazze’ye ulaşan yardım tırı sayısı 200-250’ye kadar çıktı ancak bu yetersiz. Su sayının 500-600 tır düzeyine çıkacağı söyleniyor. Bu rakama ulaşabilirsek ihtiyaçlar noktasında ancak çözümden söz edebiliriz. Diğer taraftan İsrail’in Refah bölgesine saldırıları her zamanki vicdansızlıkları. Konuyu sayın Sisi ile de görüştük. “Oradaki insanların güvenliğinden taviz vermemiz mümkün değil” ifadesini kullandık. Düşünün, sivillere “şu bölgeye gidin orası güvenli” deyip oraya bomba yağdırmanın insani değerlerle, savaş hukukuyla, uluslararası hukuk ve insan hakları ile bağdaşır bir yönü var mı? İnsanlık, bu çığlığı bir an önce duymak zorundadır. Bu soykırıma sessiz kalmanın vebali de hesabı da çok büyük. Tarih, o insanların göz göre göre katledilmesine göz yumanları yargılayacaktır. Bu soykırıma imza atanlar ise zaten şimdiden tarih önünde suçlu ilan edilmiştir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda İsrail’in yalnızlığını gerek bizim, gerek dostlarımızın, gerekse dünyanın çeşitli yerlerindeki halkların tepkileri sağladı. Fakat gelinen aşamada akan kan durmuş değil. Hala İsrail’in vahşi saldırıları devam ediyor. Bizim bu saldırıların başladığı günlerde kurmaya başladığımız ve sürekli tekrarladığımız cümleleri, özellikle Batılı bazı ülkelerin yetkilileri yeni yeni dillendirme noktasına geldiler. Barış çağrıları ne yazık ki Amerika Birleşik Devletleri’nin olumsuz yaklaşımları sebebiyle sonuçsuz kalıyor. Amerika bazı üst düzey yetkililerini güya bu işi çözmek üzere bölgeye gönderdiğini söylüyor ama netice alınamıyor. Durum her ne kadar böyle olsa da biz yine ateşkesi ve barışı sağlamak için çalışmaya devam ediyoruz. Çünkü başka çıkış yolumuz yok. Batı’dan da birileri bizimle irtibat kurduğu zaman onlara da bu konuları özellikle ifade ediyoruz. Onlara da “bazı girişimlerde bulunalım, belki oralardan bazı neticeler alırız” diyoruz. Sürecin başında İsrail’in yanında yer almış bazı ülkelerin şimdi nasıl bir nedamet içerisinde olduklarını da görüyoruz. Biz kalıcı barış için gayretlerimizi sürdürüyoruz. Çözümün 1967 sınırları temelinde, bağımsız, egemen, coğrafi bütünlüğe haiz ve başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin kurulması olduğu gerçeğini, dünya artık görmezden gelemez. Türkiye sadece Filistinli kardeşlerini değil, insan haklarını, barışı, uluslararası hukuku da müdafaa etmektedir. Türkiye, bu konudaki samimiyetini en net biçimde ortaya koymuştur. Artık küresel sistemin yeni katliamların önünü açan bu çarpık yapısı değiştirilmeli ve etkin denetim mekanizmaları kurulmalıdır.
Türkiye ve Mısır bölgenin iki önemli ülkesidir. 12 yıldan bu yana irtibatlarımız kesilmişti. Dünya Kupasında Sayın Katar Emiri Şeyh Temim’in devreye girmesiyle orada bir araya geldik ve normalleşme sürecini başlatmış olduk. Mısır’a bu ziyaretimiz Sayın Sisi’nin çok ısrarlı davetiyle gerçekleşti. Ben de kendilerine Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantımızın gerçekleştirilmesini, bu adımın atılmasını teklif ettim. Kendileri de bunu kabul ettiler. Dışişleri Bakanlarımız irtibatlarını devam ettirecekler. Büyük ihtimalle Sayın Sisi Nisan veya Mayıs’ta Ankara’ya gelerek iade-i ziyareti gerçekleştirmiş olacak. Mısır ile hem kültürel hem tarihsel anlamda birlikteliğimiz, köklü bağlarımız bulunuyor. Biz Mısır ile sadece aynı tarihi değil, aynı denizi de paylaşıyoruz ve o denizin küresel denklemdeki önemi her geçen gün daha da artıyor. Diğer yandan dış politika, karşılıklı çıkar eksenli inşa edilir ve o zeminde yönetilir. Dolayısıyla iki ülkenin birlikte ve aynı istikamette senkronize adımları kuşkusuz çıkarınadır. Bizler de, Mısır tarafı da bu gerçekliğin farkında ve yeni dönem bu sağlam zemin üzerine bina ediliyor. Önümüzde çok kritik sınamalar var ve gelecekte dünyayı hangi öngörülemeyen zorlu süreçler bekliyor bilmiyoruz. Bu nedenle bugünden hem bölgemizde hem dünyada barışı ve huzuru korumak için bir arada olmak zorundayız. Önümüzde iki ülkeyi de kalkındıracak iş birliği alanları mevcuttur ve sırası geldikçe adımlar atılacaktır.
Türkiye dosta dosttur. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler, MİT Başkanımız İbrahim Kalın arka arkaya seri bir şekilde Irak’a ziyaret gerçekleştirdiler. Bu ziyaretler Irak’taki bu olumsuz gelişmelerin oluşturduğu havayı yumuşattı ve Türkiye-Irak arasında gerek merkezi yönetim gerekse Kuzey Irak’la ilgili adımların atılması noktasında güzel gelişmeler oldu. Dürüstlük ve mertlikten taviz vermedikten sonra, özellikle sınırlarımızın dibinde bir teröristan kurulmasına müsaade edilmedikten sonra, biz bu bölgede her türlü adımı komşularımızla beraber atarız. Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü noktasında bizim göstereceğimiz saygıyı kimse göstermez. Süleymaniye’nin bu olumsuz yaklaşımı ile ilgili defalarca uyarılar yaptık. “Burada yeni yeni, farklı bazı oluşumlar görüyoruz, bunlara fırsat vermeyin, yoksa yalnız kalırsınız.” dedik. Zira Süleymaniye her an her zaman elimizin üzerinde olduğu, soydaşlarımızın bulunduğu bir yer. Erbil yönetimiyle terörle mücadele konusunda yakaladığımız ivme olumlu bir istikamette ilerliyor. Fakat Süleymaniye, yani KYB yönetimi defalarca uyarmamıza rağmen terör örgütü PKK/YPG/PYD’ye kol kanat germeye maalesef devam ediyor. Şimdi yaptığımız görüşmede biz bu konuyu da gündeme getirdik ve uyarımızı yaptık. Kimse bizden farklı bir duruş beklemesin, gereken tepkiyi veririz. Bu meseleyi es geçemeyiz. Elimizden gelen adımları atıyoruz, atacağız. Birçok konuya tahammülümüz olabilir ancak konu bekamız ve milli güvenliğimiz ise müsamaha kapılarını sonuna kadar kapatır, gereği neyse yaparız. Amaç bize düşmanlık beslemek ise ona da verecek tepkimiz, alacağımız tedbirler vardır, daha sıkı adımlar atmaktan da çekinmeyiz.
Kalkınma Yolu Projesi BAE yönetimiyle Irak’ın ve bizim de içinde yer aldığımız dev bir proje. Bu projede Kuzey Irak’ın hassasiyeti var. Bizim hassasiyetimiz var. Onun için de adımlarımızı atıyoruz. Biz Abu Dabi yönetimiyle bir araya geldiğimizde konu başlıklarından bir tanesi mutlaka bu oluyor. İnşallah bunu da en ideal şekilde yoluna koyacağız. Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed Al Nahyan bizim bir önceki görüşmemizde “60 gün gibi bir süre belirleyelim ve bütün arkadaşlarımız, ilgili birimlerimiz planlama çalışmalarından öteye geçip, projelendirme çalışmalarına başlasınlar” teklifini yaptı. Bizim de şu anda Ulaştırma Bakanımız Abdulkadir Uraloğlu muhataplarıyla görüşmelerini devam ettiriyor. İnşallah bu çalışmalar projeden, plandan uygulamaya geçecek ve bu konunun baş aktörleri Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Irak olacak. Bu şekilde çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Bu yol, bölgemizin yeni bir İpekyolu haline gelecek ve bölgesel barışa da hizmet edecektir. Basra Körfezi’nin ve çeperindeki ülkelerin Türkiye üzerinden Avrupa pazarına erişimini sağlayacak bu yol, tam anlamıyla bir kazan kazan projesidir.
Sayın Putin’in bu açıklamalarında açık söylemem gerekirse samimiyet var. İstanbul süreci diye değerlendireceğimiz bu görüşmelerde bizler, her türlü samimi adımları attık. Bu konuda ilgili bakan arkadaşlarım Rusya tarafıyla görüşmelerini yaptılar. Biz sonuç odaklı çalıştık ancak barış bir şekilde tesis edilemedi. Fakat biz, buradan netice alamadık diye bırakıp gidemeyiz. Barış arayışının peşini bırakmayacağız. Barışın sağlanması için elimizden ne geliyorsa bunu yapmaya devam edeceğiz. İngiltere’nin eski Başbakanı Boris Johnson barış çabalarından elini çekmeden önce beraber çalışmalar yaptık, çabalarımıza devam ettik, olmadı. Geçenlerde İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron ziyaretimize geldi, onunla da bu meseleleri ele aldık. Sayın Putin’in bu süreç içerisinde bizimle birebir görüş alışverişi olur veya Rusya’nın ilgili bakanları burada ayrıca devreye girerlerse onlarla da bu süreci takip eder, netice almaya çalışırız. Şu ana kadar Ukrayna-Rusya savaşında barışa hizmet eden somut sonuçları biz sağladık. Esir takasından tahıl koridoruna kadar birçok önemli gelişme yaşandı. Hatta tarafları Türkiye’de birden fazla kez buluşturduk. Bunu yine yapabilir ve dış etkilerden arındırılmış, çözüm odaklı bir süreç yönetimi ile barışın kapısını aralayabiliriz. Hem Sayın Putin, hem Sayın Zelenski ile görüşmelerimizde bu arayışlarımızı sürdürüyoruz. Biz en başından itibaren adil barışın savaştan daha iyi olduğunu savunuyor ve bütün adımlarımızı bu anlayışla atmaya gayret ediyoruz. Yeter ki barışı isteyelim, oraya ulaşan bir yolu muhakkak buluruz.
ABD ile aramızda bu son attığımız adımlar neticesinde olumlu bazı gelişmelerden söz edebiliriz. Şu anda Kongre’deki hava olumlu. Aynı şekilde Senato’dan da olumlu sesler geliyor. ABD ile benzer düşündüğümüz ya da üzerinde uzlaştığımız konuların sayısı artıyor diyebiliriz. Şu anda olumsuz bir gidiş yok, tam aksine olumlu bir gelişme var. Bu konuyla ilgili olarak ilgili bakanlar da bizdeki muhataplarına olumlu gelişmelerin olduğunu söylüyorlar. Gerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a, gerek MİT Başkanı İbrahim Kalın’a, gerek Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanımız Akif Çağatay Kılıç’a bu konularda bu bilgileri veriyorlar. “Biz elimizden geleni yapıyoruz. Sayın Biden’ın ıslak imzalı mektubunu burada gördünüz” diyorlar. Biz de “Bizim de ıslak imzalı onay belgesini gördünüz. Hepsinden öte parlamentomuzdan çıkan kararı duydunuz ve bize de teşekkür üstüne teşekkürler ettiniz. Biz bundan sonrasını sizden bekliyoruz” dedik ve yola devam ediyoruz. Aynı şekilde İsveç Başbakanı’nın bizi arayarak bu konudaki teşekkürü, attığımız adımın olumlu istikamette gittiğinin işaretidir.
Deprem bölgesinde yaptığımız ziyaretlerde vatandaşlarımız bize iktidarımızın onları dışarıda bırakmadığını, sözünde durduğunu ifade ettiler. Biz bölgede yapımı devam eden konutları tamamlamaya çalışıyoruz. İnşaatlar bitip konutlar tamamlandıkça da sahiplerine teslim ediyoruz. Sözümüzü tutarak benzeri görülmemiş bir inşaat seferberliğini başlattığımızı ortaya koyduk. Bunu aslında muhalefet de çok iyi biliyor. Hatay’da geçen gün muhalefetin belediye başkanlarını, genel başkanlarını halk orada yuhaladı. Meydana bile sokmadı. “Biz size inanmıyoruz. Siz bizi aldattınız. Şimdi utanmadan yine karşımıza çıkıyorsunuz” dediler. Bölgede konutları, köy evlerini, ahırları peyderpey yapmaya devam ediyoruz. İnşallah bitirdikçe de bunları vatandaşlarımıza teslim ediyoruz. Konutlar altyapısıyla, üst yapısıyla güven veriyor. Depremzede kardeşlerimizi en kısa sürede güvenli, huzurlu ve dayanıklı yuvalarına kavuşturmak için gece-gündüz koşturuyoruz. Sadece ziyaret ettiğimiz beş ilimizde kuralarını çekerek hak sahiplerine teslim ettiğimiz konuk ve köy evi sayısı 31 binin üzerindedir. İnşallah iki ay içinde deprem bölgesi genelinde 75 bin konutun teslimini gerçekleştireceğiz. Takip eden dönemde de her ay 15-20 bin civarında konut ve köy evini hak sahipleriyle buluşturacağız. Böylece temel atmanın üzerinden bir sene geçmeden inşaatları bitirme sözümüzü önemli ölçüde yerine getirmiş olacağız. Yılsonuna kadar hedefimiz, 200 bin evi vatandaşlarımıza teslim etmektir. Ardından bu sayıyı süratle 390 bine ulaştıracağız. Yola devam ediyoruz. Hedefimiz, halkımıza hizmetlerimizi daha etkin bir biçimde ulaştırabilmek için yerel yönetimlerde halkımızın desteğiyle çok ciddi bir başarı kazanmak. Buralarda da çalışmalarımızı en güzel şekilde sürdürüyoruz.
Burada da maalesef böylesine büyük boyutta bir heyelan yaşandı. 600 civarında madencinin çalıştığı bu yerde 9 vatandaşımız maalesef şu anda toprak altında. Arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. İlk andan itibaren valimiz bölgedeydi. İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya bizzat AFAD’la birlikte olaya müdahil oldu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar bizimle beraberdi. Yurda dönmesinin olay yerine geçmesinin faydalı olacağını düşündük ve onu da hızlıca bölgeye gönderdik. Bugün itibarıyla İçişleri ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız olayları yakından takip ediyorlar, çalışmaların koordinesini üstlenmiş durumdalar. Bu heyelanın teknik incelemeleri, soruşturmaları başladı. Soruşturmaların neticesine göre adımlar mutlaka atılacaktır. Bu aşamada önceliğimiz madencilerimize ulaşabilmek.
Bunlar her dönem, her seçim öncesi maalesef yaşadığımız olaylar. Öyle veya böyle ne yaparlarsa yapsınlar, her şey olacağına varacak. Şurada seçimlere iki ay bile yok. Artık geri sayım başladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de partisinin grup toplantısında çok açık, net bazı hususları ortaya koydu. Aynı kanaatleri ben de paylaşıyorum. Muhalefet özellikle mülteci meselesini gündeme getiriyor. Bunların hiçbirinden onlara ekmek çıkmaz, boşuna uğraşıyorlar. 31 Mart kesinlikle bazılarının siyaset sahnesinden tamamen silindiğini göreceğimiz gün olacaktır. Nasıl ki 28 Mayıs’ta bazıları silindiyse, bazıları şu anda yarım yamalak ayakta durmaya çalışıyorsa bunların neticesi de benzer olacak. Bu bakımdan biz teşkilatlarımızla yoğun bir şekilde gerek büyükşehirlerde gerek illerde, ilçelerde Cumhur İttifakı olarak çalışmalarımızı yapıyoruz. Şimdi de meclis üyeleriyle ilgili çalışmaları arkadaşlarımız Ankara’da genel başkan vekillerimiz ile birlikte yürütüyorlar. İnşallah biz de kendilerine katılacağız. Malum benim Samsun mitingim var. Samsun bizim için çok çok önemli. Ondan sonra Giresun, Ordu mitinglerimizi yapacağız. Böylece Karadeniz’i şöyle bir toparlayalım istiyoruz.
FETÖ denen bu şer şebekesinin, terör yapılanmasının belini kırdık. FETÖ bataklığını kuruttuk ancak sinekleri temizleme işimiz daha devam ediyor. Biz FETÖ’nün iç yüzünü anlatmaya, onlarla her alanda mücadele etmeye devam edeceğiz. Mücadelemiz bitmiş değil. Son kukla da Türkiye’ye zarar veremez hale getirilene kadar devam edeceğiz. Yüzlerindeki değişik maskeleri yırtıp atıyoruz ve bunlar böylece meydana çıkıyor. Her kılığa giren bu iradesiz şarlatanların ensesinde olacağız. Fakat Danıştay’ın aldığı bu karara da sessiz kalmamız mümkün değil. Nasıl ki Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bazı garip kararlarda Cumhur İttifakı olarak tepkisiz kalmıyorsak, bunda da sessiz kalamayız. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin almış olduğu bu kararları hazmedemiyorum. Danıştay zaman zaman yapıyor, bu tür kararlarla bizi rahatsız ediyor ama Anayasa Mahkemesi’nin sık sık bu tür kararları alması bizi ciddi manada rahatsız ediyor. Mesela Anayasa Mahkemesi bir de BTK’yla ilgili bir karar almış. Hani bunun neresinden gireceksin? Nasıl böyle bir karar alınır? Biz de bu işin üzerine üzerine giriyoruz, gideceğiz. Danıştay’da da bu işin yine aynı şekilde takipçisi olacağız.